top of page

Yabancı dil nasıl öğrenilir?

Merhaba!

Yabancı dil nasıl öğrenilir? başlığına tıklayıp buralara geldiğine göre, sen de aynı problemi yaşayan binlerden birisin demektir. Hoşgeldin!





Bu yazımda sana kendi başına da bir dili öğrenebilmenin mümkün olduğunu anlatmak istiyorum. Elbette kestirme bir kuralı yok. Sana her gün 20 kelime ezberle, her gün 50 sayfa oku gibi taktikler veremem. Çünkü dil böyle bir şey değil. Bize maalesef ki yıllardır yanlış taktikler üzerinden eğitim veriliyor, kabul edelim. Okulda da öğrenseniz, bir kursa da gitseniz, kurun sonunda bitirdiğiniz kalın kalın kitaplar, bir ay sonra 'Biz bunu görmüştük ama neydi?' ye dönüyor. Bunun asıl nedeni öğrenmek istenilen, ya da öğrenmek zorunda olunan dile ait kültürü benimsememiş olmak. Bu da ancak ilgiyle oluyor. Kısacası yaşantısını, kültürünü, edebiyatını merak etmediğin bir toplumun dilini ancak kur sınavlarını geçecek kadar öğrenebilirsin, gerisi gelmez. O yüzden öncelikle öğrenmek istediğin dile karar verirken her şeyi bir kenara bırakıp buna karar vermelisin. Son zamanlarda fark ettim ki, etrafımda İspanyolca ve İtalyanca öğrenmek istediğini söyleyen arkadaşlarımın sayısı çoğalmış. Fakat 'Neden?' diye sorduğumda aldığım cevapların %90'ı 'Fonetiği çok iyi, ülkeleri güzel ileride gezeriz' ya da 'Dünya sıralamasında en yaygın dillerden biri, iş görür.' gibi cevaplar oluyor. Kısacası biraz yüzeysel cevaplar veriyorlar. Sen de fark edeceksin ki bu tür cümleleri kuran insanlar için dil her zaman 'istiyorum' düzeyinde kalıyor. O yüzden isteklerini ne kadar detaylandırabilirsen işin o kadar kolay olur.


Bu aşamayı geçtiysen tebrikleer, sıra öğrenmeye geçmekte!

Öncelikle, her insanın öğrenme yöntemi birbirinden farklıdır. Benim sana 'Yazarak çalış, okuyarak çalış' demem doğru değil. Bunu deneyerek zaman içinde kendin bulmalısın. Ancak sadece dinlemek, sadece dil bilgisi ya da kelime çalışmak yetmez. Şu üçünü birlikte uygulamak şart:


1. KONUŞMA

2. DİL BİLGİSİ VE KELİME ÇALIŞMA

3. DİNLEME VE YAZMA


1. KONUŞMA


Kabul etmek gerekir ki dil için en kestirme yol konuşmak. Olabildiğince öğrenmeye başladığın dili ana dil olarak konuşan insanlarla iletişime geçmelisin. Başlangıçta zor gibi görünebilir, ama arayınca her şeyi bulmak mümkün. Uluslararası etkinlikler, dil toplulukları, kültür merkezleri ya da elçilik faaliyetleri artık daha aktif. Olabildiğince bu ortamlarda bulunup kendini konuşmanın ortasına atman gerek.


Yaşadığın ilde bu tür ortamları bulamıyorsan yabancı dil için oluşturulan ve sistematiği güzel hazırlanmış belli başlı uygulamaları indirebilirsin. Dil öğrenmeyi oyun haline getiren pek çok uygulama var. Başlangıç seviyesi için kesinlikle faydası olduğunu düşünüyorum.


2. DİL BİLGİSİ VE KELİME HAZNESİ


Dil bilgisi belki de en yorucu kısım. Ben bu konuda şanslıyım. Eğer öğrendiğiniz dil Türkçe ile köken olarak benzeyen bir dil ise dil bilgisini öğrenmeniz diğer dillere kıyasla biraz daha kolay oluyor. Kore dili de tam olarak böyle bir dil. Ural-Altay gurubunda yer aldığı için sondan eklemeli. Cümle yapısı da bizim cümle yapımızla örtüşüyor. Bu sebeple akıcı şekilde konuşması bir Türk için diğer ülkelerin insanlarına göre en kolay dil. Sen de öğrenmek istediğin dilin Türkçe ile olan benzerliğini göz önünde tutarak çalışmalısın.


Burada bir örnek vermek istiyorum. Öncelikle, bizim dilimiz Arapça, Farsça gibi dillerden etkilenmiş bir dildir. Normalde Türkçe kelimeler önden ek almaz ama Arapça'dan 'Mu' kişi ön ekini iktibas etmişiz. Bu 'mu' eki, kelimenin anlamını icra eden KİŞİ manasında ve kelimenin başına getirilerek kullanılıyor.

Mesela:

- İsraf: Boşa harcamak demek iken

- Müsrif: Boşa harcayan KİŞİ demektir.


Anlamını bilmediğin kelimeler için de MU ekinden sonra yer alan sessiz harflere bakarak yapacağın çıkarım ile kelimeyi anlayabilirsin. Şuraya önce incelemeni istediğim birkaç kelime örneği bırakıyorum, sonra konumuza geri döneceğim:


MUHABİR: (Kelime kökü: HABER) Haber veren kişi.


SLÜMAN: (Kelime kökü: İSLAM) İslama inanan kişi.


MUALLİM: (Kelime kökü: İLİM) İlim sahibi kişi.


MUHTAÇ: (Kelime kökü: İHTİYAÇ) İhtiyaç sahibi kişi.


MUHBİR: (Kelime kökü: İHBAR) İhbar eden kişi.


MUCİT: (Kelime kökü: İCAT) İcat eden kişi.


Konudan bu kadar saparak anlatmak istediğim şey şu: Arapça'ya hakim olan birinin Türkçe öğrendiğini düşünelim. Başlangıçta dil bilgisi kurallarında kelimenin tam anlamıyla boğulacaktır. Ama belli bir seviyeyi geçtiği zaman kelime dağarcığının genişleme hızı tam olarak şöyle olur:



Aynı durum Çinli birinin Korece öğrenmesi için de geçerlidir. Her ne kadar uzak doğu dillerinin birbirine benzediği gibi yanlış bir düşünce varsa da Korece ve Çince sistematik olarak birbirine asla benzemez. Bu yüzden Çinli birinin Korece dil bilgisini oturtması bir Türk'e kıyasla çok zordur. Ama Korece'nin içerisinde de Çince'den geçen binlerce kelime var. Bu yüzden ileri seviyeye kadar Korece öğrenmiş bir Çinli, üst düzey Korece kelimeleri bir Türk'e kıyasla çok daha kolay algılar ve birden daha az sürede daha çok gelişme kat eder. İşte bu farktan ötürü, öğrenmek istediğin yabancı dil ne olursa olsun, neden bu kadar zorlanıyorum diye motivasyonunu düşürme. Belki kelime haznesi zordur ama dil bilgisi kuralları kolaydır, belki dil bilgisi kolaydır ama telaffuzu zor olabilir. Sana tavsiyem, dili tam olarak kavrayabildiğin o an gelene kadar çabalamaya devam etmen. Ondan sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Ve asıl eğlence de işte o an başlıyor :D


Dil bilgisinden ve kelime haznesinden yeterince bahsettiğime göre bir dil defterinin olması gerektiğini de söylemeliyim. Defter tutmak başlangıçta yapmak zorunda olduğun en önemli şey. Önce öğreneceğin dilin en çok kullanılan kelimeleriyle, sonra kendini tanıtma cümleleriyle başladığın sistematik bir defter tutman gerekiyor. Sonra ise dinleme ve yazma üzerinde kendini geliştirmelisin.


3. DİNLEME VE YAZMA


Eğer yurt dışında yaşamıyorsan yapman gereken şey kendini sürekli o dili duymaya maruz bırakmaktır. Bunun için gün içinde duyduğun seslerin dilini değiştirmen gerekiyor. Dizi ve filmlerle, dinlediğin şarkılarla kendini öğrendiğin dili sürekli duymaya itmen gerekiyor. Örneğin Netflix bunun için biçilmiş kaftan. Youtube da aynı şekilde. Buralarda altyazı sıkıntısı çekmeden istediğin içerikleri bulman çok kolay. Hatta bugün Youtube'da içerik paylaşan pek çok insan temel kelimelerden ileriye gitmeyen bir dil seviyesi kullanıyor. Her konuda her dilde video bulmak, konu anlatımı izlemek mümkün. İnternetin bu tür nimetlerini devreye sokman lazım. Online dil eğitimi veren siteler, video içerikleri, bloglar, yabancı radyo kanalları, yabancı haber kanalları gününün belli bir saatini doldurmalı. Başka bir işle uğraşıyorken bile arkadan bir yerden bu sesleri duyuyor olmanın etkisi bile başlı başına çok etkili bir yöntem.


Örneğin ben dil çalıştığım üniversite yıllarında hafta sonlarını sadece Korece dinlemek, izlemek, yazmak ve konuşmak üzerine ayırırdım. Bir iki saat okuma yapıp, ardından dizi izleyip, ardından Koreli arkadaşlarımla buluşur, eve döner ve öğrendiklerim hakkında notlar tutardım. Bu hafta sonu kampları bana çok şey öğretmiştir. Hala çoğu kelimeyi nerede, kimden duyduğumu ya da hangi kitabın hangi sayfasında okuduğumu hatırlarım. (Görsel hafıza <3 Ben)


Lise yıllarımda Korece günlük yazmaya başlamıştım. Başlangıçta zorlandığım ve basit bir cümleyi bile kurmak için sözlük + dil bilgisi kitabı kurcaladığım ve 10 dakika sonra o cümleyi yazdığım senelerden bahsediyorum. Günlük tutmak mucize bir olay. Seneler içinde hem ne kadar ilerlediğinizi bizzat görmüş oluyorsun hem de aslında ne kadar çok kelimeye ihtiyacın olduğunu farkediyorsun. Bu yüzden günlük tutmayı ısrarla öneriyorum. Hatta ara ara o iki günlüğü açıp neler yazdığımı kontrol ederim. İnsanın eskiden yaptığı hataları fark etmesi de motivasyonunu arttıran bir durum.


Liseden sonra günlük tutmak benim için zorlaştı. Hem okul hem İngilizce hem de daha pek çok iş için uğraşırken açıkçası bir de Korece'ye zaman ayırmak yorucu gelmeye başlamıştı. Bir de hukuk derslerini not tutarak çalışmak zorunda olduğum için (bunu daha sonra anlatabilirim, zira uzun bir konu...) günlük tutmaya sıra geldiğinde kağıt kalem yüzü görmek istemiyordum. (BKZ: Law effect) Bu yüzden ben de okuldaki ders saatlerinde öğrendiğim hukuk terimlerinin yanına Korece karşılıklarını yazmaya başladım. Böylece hukuk çalışırken sürekli gördüğüm terimlerin Korece karşılıklarını da ezberleyebildim. (Bunun için Borçlar hukuku konularına ve Abdülkerim hocaya teşekkürler, aklımda kalan ses tonu sayesinde hepsini hatırlıyorum :D) Nihayet bu sayede 4 yıl boyunca hem kendi alanımın terimlerini öğrenmiş hem de Korece için ekstra zaman ayırmak zorunda kalmamış oldum. Bu tür çifte çalışma teknikleri geliştirmek hayat kurtarır. Deneyin.


Bir başka tavsiyem kitap okuman. Şimdi, kabul edelim İngilizce ya da Almanca öğrenmiyorsan istediğin dilde roman bulman biraz zor. Kitap okuyabileceğin internet sitelerinden bu konuda yararlanabilirsin. Hatta kitap okumak için seviyenin çok ileride olmasına da gerek yok. Her seviye için kategorize edilmiş kitaplara sahip pek çok internet sitesi var. Bunların artısı ise bilmediğin kelime olduğunda sözlüğe ihtiyaç duymadan online çevirebiliyor olman. Bu şekilde kendi online kitaplığını oluşturabilirsin.


Son olarak, elimizdeki telefonların nimetlerinden yararlanmak gerek. Herkes kendi telefonunun tüm ayarlarını ezberlediyse, artık telefonu yabancı dilde kullanma zamanı gelmiştir bence. Unutma, amaç kendini o dile maruz bırakmak. İlaveten, eğer kendi öğrenme tekniklerini, daha doğrusu kendini tanıyorsan ve disipline edebiliyorsan dil öğrenmek için kursa gitmene hiç gerek yok. Bunu bizzat tecrübe eden birisi olarak söylüyorum. Mühim olan zaman ve emek vermek.


Sonuna kadar okuduğun için teşekkür ederim!

Hoşçakal!



EK: 1 adet motivasyon videosu. İzlemek için ---> tıkla.




 
 
 

Comments


bottom of page