Covid 19'un Hukuki Boyutu
- Av. Feyza ÜNAL
- 12 Nis 2020
- 6 dakikada okunur

11 Mart 2020 tarihi itibariyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından Covid-19 hastalığının pandemi olduğu ilan edildi. Virüsün tıbbi boyutları en başından beri tartışılıp konuşuluyor. Ancak bunun yanında virüsün bir de hukuki boyutu bulunmakta. Karantina kurallarına uymamanın yaptırımı, sosyal medyada virüs hakkındaki paylaşımların tehdit unsuru oluşturması, sözleşmedeki edimlerin ifa edilememesi gibi pek çok sorunun da cevaplanması gerekmekte. Nihayetinde olağanüstü bir durumla karşı karşıyayız. Bu sebepten ötürü hukuki noktalara değinmenin çok yerinde olduğunu düşünerek bu haftaki konumu sizlerle paylaşıyorum.
1. Karantina Kurallarına Uymamanın Cezai Yaptırımı
Hukukumuzda ‘Kamu Sağlığına Karşı İşlenen Suçlar’ başlığı altında ‘Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma’ hükmü düzenlenmiştir.
Bu düzenleme şu şekildedir:
Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma
Madde 195- (1) Bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
İlgili bu madde gereği devlet tarafından korona virüsüne karşı alınan önlemlere riayet etmeyen kimseler aynı zamanda suç işlemiş olacaklardır. Örneğin, yurt dışından geldikten sonra Konya'da karantina süreleri başlayan çiftin süreye uymayıp evlerinden çıkmalarının sonucu olarak hem idari para cezası uygulanmış hem de ihlalin tekrarı durumunda çifte 195. madde uyarınca haklarında suç duyurusunda bulunulacağı uyarısı yapılmış. Böylece Türkiye'de karantinaya uymama cezasını alan ilk kişiler olmuşlardır.
2. 'Bana virüs bulaştırdın' davası açılabilir mi?
Ceza hukukuna göre bir suçun oluşabilmesi için şu iki unsurun bir arada gerçekleşmesi gerekir: maddi unsur + manevi unsur. Manevi unsur 'KAST'tır.
Kast da kendi içerisinde doğrudan kast ve olası kast olarak ikiye ayrılmaktadır.
Doğrudan kast; bilerek ve isteyerek suçun kanuni tanımındaki fiilin işlenmesidir. Yani 'bilme ve isteme' unsurları bir arada bulunur.
Olası kast; suçun kanuni tanımındaki fiilin gerçekleşebileceğinin mümkün veya muhtemel bir şekilde “öngörülmesine” rağmen, sonucun meydana gelmesinin göze alınması, adeta “olursa olsun” biçimindeki bir düşünceyle fiilin işlenmesidir.
Eğer bir kişi kendisinde korona virüsü olduğunun farkındaysa (örneğin testi pozitif çıktıysa) ve hastalığı bir başkasına bulaştırırsa “kasten öldürme veya yaralama” suçu veya en azından bunlara teşebbüs hali gündeme gelecektir.
Bununla birlikte, kişi korona virüsü belirtilerini taşıdığının farkındaysa ve gerekli önlemi almamışsa, bir başkasına bulaştırması halinde bu kez “olası kastla yaralama/öldürme” gündeme gelebilir.
İç hukukumuzdaki düzenlemelerin yanında bu konuda diğer ülkelerin de çeşitli yaptırımları olduğunu görüyoruz. Örneğin Corona virüsü salgını sebebiyle ABD’de ilginç vakalar yaşanıyor. New Jersey’de market görevlisinin yüzüne öksürerek “Corona virüslüyüm” diyen bir kişi üçüncü derece terör tehdidinden yargılanıyor. Adalet Bakanlığı’na göre “biyolojik savaş maddesi” kategorisinde değerlendirilen Corona virüsünü yayma tehdidinde bulunmak, terör suçu kapsamına girebilir.
3. Sosyal Medyada Corona Virüsü Sebebiyle Panik Ortamı Oluşturmak Suç Teşkil Eder Mi?
Korona virüsünün yayılması dışında bu süreçte halka yönelik korku ve panik oluşturma gayesi barındıran Twitter, Facebook, İnstagram ve Whatsapp üzerinden yapılan paylaşımlar da suç teşkil eder.
Öncelikle, 5237 S.lı Türk Ceza Kanununun 213. ve devamı maddelerinde Kamu Barışına Karşı Suçlar düzenlenmiştir. Bu başlık altında zikredilen suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde ise verilecek ceza TCK 218. md.'ye göre yarı oranında arttırılır.
Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit
MADDE 213: (1) Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Asliye Ceza Mahkelemeri görevlidir.)
(2) Suçun silahla işlenmesi halinde, verilecek ceza, kullanılan silahın niteliğine göre yarı oranına kadar artırılabilir.
Maddenin gerekçesine bakıldığı zaman suçun oluşması bakımından bu hallerin fiilen gerçekleşmiş olması aranmamaktadır. Tehdidin objektif olarak böyle bir hale sebebiyet verebilecek nitelikte olması yeterlidir.
Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri gereğince şikayet üzerine veya Cumhuriyet Savcılıklarının resen soruşturma yapmak üzere harekete geçebileceği unutulmamalıdır. Yakın tarihten bir örnek vermek gerekirse pandemiden hemen önce, 24 Ocak 2020 tarihindeki Elazığ depremine yönelik provokatif paylaşımlarda bulunduğu tespit edilen 50 şüpheli hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın TCK 213 VE 301. maddeleri kapsamında soruşturma başlattığına da şahit olduk.
4. Corona virüsü taşıdığından şüphe edilen birini ihbarla yükümlü müyüz?
Evet, yasalar bize böyle bir yükümlülük getiriyor. TCK'nın yanı sıra TMK'da da bulaşıcı hastalık konusu ele alınmış durumdadır.
ALTINCI AYIRIM
KORUMA AMACIYLA ÖZGÜRLÜĞÜN KISITLANMASI
A. Koşulları
Madde 432: Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması halinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar. Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur. İlgili kişi durumu elverir elvermez kurumdan çıkarılır.
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’un 57. maddesi de şu şekildedir:
“Kolera, veba (Bübon veya zatürree şekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi) daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi – paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (Kuşpalazı) – bütün tevkiatı dahi sarı beyin humması (İltihabı sahayai dimağii şevkii müstevli), uyku hastalığı (İltihabı dimağii sarı), dizanteri (Basilli ve amipli), lohusa humması (Hummai nifası) ruam, kızıl, şarbon, felci tıfli (İltihabı nuhai kuddamii sincabii haddı tifli), kızamık, cüzam (Miskin), hummai racia ve malta humması hastalıklarından biri zuhur eder veya bunların birinden şüphe edilir veyahut bu hastalıklardan vefiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle husule geldiğinden şüphe olunursa aşağıdaki maddelerde zikredilen kimseler vak’ayı haber vermeğe mecburdurlar.
Dolayısıyla, kamu sağlığı ve güvenliği bakımından, şüpheli veya enfekte birini gördüğümüzde kamu görevlisine (örneğin polise ya da sağlık görevlilerine) ihbar edebiliriz. Fakat bu durum kesinlikle kötüye kullanılmamalı, gereksiz ihbarlarda bulunulmamalı. Aksi halde, Türk Ceza Kanunu kapsamında cezai sorumluluğumuz doğacaktır.
5. Corona Virüsün Sözleşmelere Etkisi
Salgın ‘mücbir sebep’ teşkil eder mi?
Mücbir Sebep Nedir?
Türk hukuku kapsamında değerlendirecek olursak “mücbir sebep” kavramı öğretide şöyle tanımlanır:
''Taraflardan herhangi birinin, sözleşmeden doğan herhangi bir yükümlülüğünü yerine getirmesine engel olan; tarafların, taşeronlarının, bağlı kuruluşlarının veya uygulamada görev alan üçüncü tarafların hata veya ihmalinden kaynaklanmayan ve gösterilen tüm özen ve dikkate rağmen kaçınılmaz olan ve önceden tahmin edilemeyen, tarafların kontrolünün dışındaki istisnai herhangi bir durum veya olay anlamına gelir. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.”
Pandemi ilan edilmiş bir hastalık rahatlıkla mücbir sebep teşkil eder. Nitekim Yargıtay'ın da salgın hastalık ve tüm dünyayı tehdit eden tıbbi sorunların taraflar arasındaki hukuki ilişkileri doğrudan etkileyeceği yönünde kararları mevcuttur.
“…Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1190 E., 2018/1259 K., 27.06.2018 T.)
Bir hukuki sözleşme neticesinde mücbir sebeple ifa imkansızlığı söz konusuysa; borçlunun kusurundan bahsedilemeyecek olup, ifa yükümlüsü artık bu borçlarından sorumlu olmayacaktır. Bununla birlikte, ifa yükümlülüğünün ertelenmesi ya da askıya alınması mümkünse öncelikle bu imkanların kullanılması söz konusu olacaktır.
Mücbir Sebebin Sözleşmelere Etkisi Nedir?
İfa imkansızlığı
TBK - 136. Madde: (1) “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
(2) Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder.
(3) Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.”
Corona virüsünün tek başına mücbir sebep olarak nitelendirilmesi doğru değildir. Virüsün sözleşmenin tarafları için mücbir sebep teşkil edip etmediğinin tespiti her olay, her sözleşme ilişkisi özelinde değerlendirilmelidir. Corona virüsünün bir sözleşmenin tarafları açısından mücbir sebep teşkil edebilmesi için Corona Virüsü nedeniyle tarafların sözleşmede kendilerine yüklenen borçları / edimleri yerine getiremeyecek duruma gelmeleri ve Corona virüsünün sözleşme taraflarını borçlarını yerine getiremeyecek derecede etkilemesi gerekmektedir.
Örneğin, bir uçak bileti alan tüketicinin uçak seyahatini gerçekleştireceği ülkenin Corona virüsü nedeniyle hava sahasını kapatması ve ülkeye uçuşların tamamen durdurulması halinde havayolu şirketi açısından söz konusu uçuş yerine getirilemeyeceği için bu durum hem uçuşu gerçekleştirecek havayolu firması hem de seyahat edecek tüketici açısından mücbir sebep teşkil edecek, havayolu firmasının uçuşu gerçekleştirme borcu, tüketicinin de uçak bileti bedelini ödeme yükümlülüğü sona erecektir.
Diğer bir örnek olarak ülkede corona virüsünün görülmesi nedeniyle önlem amaçlı okulların, toplu etkinliklerin, fuarların, konserlerin hükümet kararıyla iptal edilmesi durumunda konseri düzenleyecek organizatör, konserin gerçekleştirileceği işletme ve konsere gidecek tüketiciler için bu husus bir mücbir sebep teşkil edecek ve sözleşme taraflarının borçları sona erecektir. Tüketici eğer konser bileti satın almışsa bileti iade edilecek, konser verecek sanatçının da konser verme borcu / yükümlülüğü ortadan kalkacaktır.
Nev'i Telef Olmaz İlkesi
Türk Hukuku’na hakim olan “Nev’i telef olmaz” ilkesi uyarınca para borcunun imkânsız hale gelmesi mümkün olmamakla birlikte mücbir sebepler dolayısıyla taraflarca kararlaştırılan bedel üzerinden ödenme yapılmasının önemli ölçüde güçleşmesi ve TBK 138. maddenin şartlarının bulunması halinde anılan madde kapsamında uyarlama talep edilmesi söz konusu olacaktır.
TBK 138. madde: “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” hükmüne haizdir.
6. Korona virüsü sebebiyle olağanüstü hal ilan edilebilir mi?
Edilebilir. T.C. Anayasası’nın 119. ve 120. maddelerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanacak olan Bakanlar Kurulu’nun hangi durumlarda olağanüstü hal ilan edebileceği düzenlenmiştir. Buna göre doğal afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edilebilir. Nitekim; ABD, İtalya, İspanya gibi ülkelerde corona virüsü sebebiyle OHAL ilan edildi.
Peki, OHAL ilanı mücbir sebep sayılacak mıdır?
Tek başına OHAL ilanının mücbir sebep sayılması mümkün değildir. Açıklandığı üzere mücbir sebep gündeme gelmesi için hastalığın ifa imkansızlığına yol açması gerekir. Diğer bir deyişle, OHAL ilan edilmişse fakat ifa imkansızlığı söz konusu değilse, hastalık mücbir sebep sayılmayacaktır.
コメント